2024 yılı itibarıyla, dijital dünyada ne kadar özgür olduğumuz
sorusu, derin bir endişe yaratıyor. Apple, Google, Meta, Amazon
gibi dev teknoloji şirketleri, günlük hayatımızın her alanına sızmış
durumda. Verilerimiz, bu şirketlerin elinde işleniyor, satılıyor ve
stratejik amaçlarla kullanılıyor. Fakat dijital dünyanın gerçekte nasıl
işlediğini anlamadan, bu düzenin ne kadar tehlikeli olabileceğini
göremiyoruz. Gerçek şu ki, dijital dünyada birer esiriz. Verilerimizi
kendi rızamızla veriyor, bu verilerin nasıl kullanıldığını tam olarak
bilmeden dev teknoloji firmalarının kontrolüne teslim ediyoruz.
WhatsApp ve Veri Madenciliği: Ürün Biziz
WhatsApp, Instagram ve Facebook gibi platformlar hayatımızın
ayrılmaz bir parçası haline gelmiş durumda. Bu platformların
sunduğu hizmetlerin bedava olması bizi cezbediyor, ancak gerçek
şu ki, bir şey bedavaysa ürün sizsinizdir. WhatsApp, sunduğu
ücretsiz mesajlaşma hizmeti karşılığında bizden en değerli
varlığımızı, yani canlı verilerimizi alıyor. Kamera, mikrofon, konum
ve fotoğraflarımıza erişimi olan bu platform, Meta şirketine ait.
WhatsApp’ın topladığı veriler, Meta’nın sahip olduğu diğer
platformlarla (Facebook, Instagram gibi) entegre bir şekilde
kullanılarak reklam hedeflemeleri yapılıyor. Bu da sadece kişisel
hayatlarımızı değil, toplumsal eğilimlerimizi ve sosyal
hareketlerimizi de etkiliyor.
2024 yılına geldiğimizde çok daha ileri bir noktaya ulaştı. Artık, her
dijital hareketimizin izlenebilir olduğunu ve bu verilerin ticari
amaçların ötesinde stratejik istihbarat operasyonlarında
kullanıldığını biliyoruz.
Parmak İzlerinden Yüz Tanımaya: Biyometrik Verilerin Gücü
Teknoloji firmaları, kişisel verilerimizi toplamakla kalmadı, biyometrik
verilerimizi de ele geçirdi. İlk başta, cihazlarımızı açmak için parmak
izlerimizi verdik. Ardından Face ID gibi yüz tanıma teknolojileriyle
yüzlerimizi teslim ettik. Bu biyometrik veriler, sadece cihazlarımızı
güvenli hale getirmek için kullanılmıyor; aynı zamanda her
hareketimizin izlenmesi ve analiz edilmesi için de kullanılıyor. Apple
gibi firmalar, gizlilik politikalarıyla kendilerini koruyormuş gibi
görünse de, topladıkları biyometrik verilerle kullanıcıları izleyebilme
gücüne sahipler.
2024 yılı itibarıyla, bu veriler yalnızca ticari amaçlarla değil, stratejik
amaçlarla da kullanılıyor. Büyük teknoloji şirketleri, kullanıcıların
biyometrik verilerini analiz ederek hem duygusal tepkilerini
ölçebiliyor hem de sosyal ve politik eğilimlerini tahmin edebiliyor.
Şimdiki hedefleri ise beyin dalgalarınıza ulaşarak düşüncelerinizi
analiz etmek. Kalp atışı hızınız göz bebekleriniz ve yüz
hatlarınızdan topladıkları veri ile beyin fonksiyonlarını
ilişkilendirecek çalışmalar çok önceden başladı bile.
Dijital Dünyada İstihbaratın Yeni Yüzü: Veriler
Dijital dünyada toplanan verilerin sadece reklamcılık için
kullanıldığını düşünmek büyük bir hata olur. Bu sadece buzdağının
görünen yüzü. Asıl mesele, bu verilerin stratejik istihbarat birimleri
için ne kadar değerli olduğudur. Özellikle Amerika ve İsrail merkezli
teknoloji devleri, bu verileri toplayarak kendi ülkelerinin güvenlik ve
istihbarat operasyonları için kullanıyor. Veriler sayesinde bireylerin
sosyal ağları, ekonomik eğilimleri ve politik davranışları analiz
edilerek geniş çaplı stratejik kararlar alınıyor.
Palantir gibi büyük veri analiz firmaları, bu verileri işleyerek sosyal
hareketleri ve politik eğilimleri tahmin edebiliyor. Ancak burada
önemli bir nokta var: Palantir gibi firmalar, doğrudan veri
toplamazlar;
WhatsApp, Instagram ve Google gibi platformlardan topladıkları
verileri analiz ederler. Bu platformlar olmadan, insanların verilerine
canlı olarak ulaşmak imkansızdır. Yani, dijital araçlarınız yoksa,
topladığınız veriler sınırlı kalır. Yerli ve Milli dijital araçlar bizlerin
gelecek nesle bırakacağı en kuvvetli silah olacaktır.
Türkiye’nin Dijital Bağımsızlık Mücadelesi: Esir Bir Devlet Mi
Olduk?
Türkiye, dijital dünyada bağımsızlığını korumak için mücadele
ediyor, ancak gerçek şu ki bu alanda oldukça geri kalmış
durumdayız. Biyometrik veri toplama, büyük veri analizi ve dijital
altyapı konusunda ciddi eksikliklerimiz var. Bugün, büyük teknoloji
firmaları karşısında dijital bir esir haline gelmiş durumdayız.
Verilerimizin kontrolü elimizde değil, bu da ulusal güvenliğimiz için
büyük bir tehdit oluşturuyor.
Türkiye, dijital bağımsızlık konusunda adımlar atmaya çalışsa da,
yapılan projelerin çoğu yüzeysel kalıyor. Gerçek yerli ve milli
projeler geliştirmek yerine, hükümet emirleriyle gösteriş projeleri
üretiliyor ve bu projeler, sadece belirli kişilerin cebini doldurmaktan
öteye gitmiyor. Gerçek anlamda dijital bağımsızlık kazanmak
istiyorsak, yerli teknolojilere yatırım yapmalı, yerli platformlar
geliştirmeli ve verilerimizi yurtiçinde tutmalıyız.
Türkiye İçin Stratejik Adımlar
Türkiye’nin dijital bağımsızlık mücadelesi için atması gereken bazı
önemli adımlar var:
- Gerçek Yerli ve Milli Teknoloji Üretimi: Türkiye, gerçekten
yerli ve milli dijital araçlar geliştirmeli. WhatsApp, Facebook
gibi platformlara alternatif yerli sosyal medya ve iletişim
uygulamaları üretmeli. Bu platformlar, kullanıcı verilerini
koruma altına almalı ve yabancı şirketlerin eline geçmesini
önlemelidir. - Yapay Zeka ve Veri Analitiği Yatırımları: Türkiye, yapay
zeka ve büyük veri analizi alanında kendi yerli çözümlerini
üretmelidir. Bu alanda dışa bağımlılığı azaltarak, ulusal
güvenlik tehditlerini önceden tespit edebilme kapasitesini
artırmalıyız. Türkiye, Palantir gibi firmalarla rekabet edebilecek
seviyede büyük veri analiz araçları geliştirmelidir. - Yerli Veri Depolama ve Güvenlik Sistemleri: Türkiye,
yurtiçinde verilerin depolanmasını sağlayacak güçlü veri
merkezleri kurmalı ve bu verilerin yalnızca Türkiye tarafından
erişilebilir olduğundan emin olmalıdır. Verilerimizin dışa
bağımlı veri merkezlerinde saklanması, ulusal güvenliğimiz
için büyük bir tehlikedir. - Milli İstihbaratın Dijital Kapasitesini Artırmak: Türkiye’nin
Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), dijital tehditlere karşı daha güçlü
bir savunma hattı oluşturmalıdır. Büyük veri ve yapay zeka
destekli analizler yaparak, dijital dünyadaki tehditleri önceden
tespit edebilmelidir. Ayrıca, yerli dijital istihbarat teknolojileri
geliştirilerek bu alandaki dışa bağımlılık en aza indirgenmelidir. - Dijital Bağımsızlık İçin Bilinçlendirme: Türkiye’nin dijital
dünyadaki bağımsızlığı, sadece teknoloji yatırımlarıyla değil,
aynı zamanda toplumun bilinçlendirilmesiyle de mümkün
olabilir. Bireyler, verilerinin nasıl kullanıldığını ve bu verilerin
hangi amaçlarla toplandığını bilmeli. Türkiye, dijital bağımsızlık
için geniş çaplı bir toplumsal uyanışı sağlamalıdır.
Sonuç: Türkiye’nin Dijital Dünyadaki Geleceği
2024 yılı itibarıyla, Türkiye’nin dijital dünyadaki konumu oldukça
kırılgan. Verilerimizin kontrolü yabancı teknoloji devlerinin yani
yabancı istihbarat servislerinin elinde ve bu durum ulusal
güvenliğimiz için büyük bir tehdit oluşturuyor. Türkiye, dijital
bağımsızlık için gerçek adımlar atmak zorunda.
Sosyal medya platformlarını yani yabancı istihbarat servislerinin
dijital silahlarını yasaklamak hiç bir zaman çözüm olmayacaktır.
Kapatılanın yerini yine yabancı bir firma dolduruyorsa esirliğimiz
devam ediyor demektir.
Yerli teknoloji üretimi, milli veri merkezleri ve güçlü bir dijital
istihbarat ağı kurmak, ülkemizin dijital dünyada bağımsız olabilmesi
için şarttır.
Bu yazı, Türkiye’nin dijital bağımsızlık mücadelesini anlamak ve bu
konuda harekete geçmek için bir uyanış çağrısıdır. Gerçekten yerli
ve milli olmak istiyorsak, dijital dünyada da bağımsızlığımızı
kazanmak zorundayız.
Sinan Gündoğdu
Linkedin